Sosyal medya bir üniversite öğrencisine ne ifade eder


Afşın Avcı – Son bir yıldır neredeyse herkesin dilinde dolanan bir terim olan sosyal medyadan nasıl yararlanılabilir acaba? Sosyal medyanın tanımını yapmak istemiyorum. Zaten bunun ne anlama geldiğini henüz kestirememiş olan veya farkında olmayan üniversite öğrencilerine sosyal medyanın nasıl kullanılacağından bahsetmek manasız olur.

Yine de ufak bir tüyo; Youtube’daki “Social Media in Plain English” videosu bu konuda bir fikir verecektir.

Tabir itibariyle, sosyal medya çok geniş bir alanı kapsadığı için bir üniversite öğrencisinin bu alanın her köşesinden yararlanması zaten mümkün değil. Dolayısıyla önemli bazı araçlara odaklanmak bu durumda doğru bir secim olur.

Sosyal networking araçları günümüzde bir kişi hakkında profesyonel anlamda bilgi almak için en uygun platformlar. Bu platformların basında xing ve linkedin geliyor. Konferanslarda veya toplantılarda gerçekleştirilen kontaklar bu araçlar aracılığıyla kuvvetlendiriliyor. Ayni şekilde is başvuruları da benzer araçlar üzerinden kontrol edilebiliyor. Bu araçların hayati olmalarının sebebi bilgi! Sizin hakkınızdaki güncel bilgilere istediği zaman ulaşmak isteyen bir ise alım sorumlusunun kullanabileceği en iyi araç şüphesiz bu bahsettiklerim olacaktır. Çünkü cv statiktir. İş başvurusundan 4 ay sonra hala ayni şeyleri anlatır.

Profesyonel networklerin arkasında duran, buzdağının belki de görünmeyen kısmını anlatan sosyal komüniteler. Kanada’da IBM tarafından işinden çıkartılan Nathalie Blanchard isimli bir kadın sigorta şirketinden depresyondan kurtulması için her ay para yardımı alıyordu. Sigorta şirketinin(Manulife) Natalie Blanchard’ın Facebook’taki bazı fotoğraflarını görmesi bu yardımı kesmesine neden oldu. Bu fotoğraflarda Natalie arkadaşlarıyla barda eğlenirken veya doğum gününde plajda güneşin keyfini çıkartırken görüntüleniyordu. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu komünitelerin sizi ispiyonlamaması





Ülkemizde pek yaygın olmamakla birlikte üniversitede okurken kariyer hedefini belirleyen bir öğrenci için örneğin Twitter ve FriendFeed altın değerinde. Bu tip sosyal medya araçlarında çalışmak istediğiniz sektördeki kişileri takip ederek iletişim kurma imkânınız mevcut.


Sosyal medya araçları is arayan bir öğrenciye çok çeşitli fırsatlar sunabilir. Fakat.. Pratiğe dökünce gerçekten öyle mi? Bu konunun üç odağı var.

Öncelikle üniversite öğrencilerinin kendileri. Sektörde iş ve pozisyon azlığından yakınan öğrencilerin sosyal medya profillerini bırakın, özgeçmişlerini güncellemekten bile aciz olduğunu görüyoruz. Bu daha çok emek vermeden bir şeyler elde etmeye alışmanın sonucu. Çünkü artık nereden nasıl mezun olduğunuz çok da önemli değil. Önemli olan fark yaratmak. Tepeden tırnağa bir fark yaratmaktan söz ediyorum. Bir üniversite öğrencisi bahsettiğim araçları kullanarak bir fark yaratamıyorsa, bir şirketin bu öğrenci için yapabileceği pek az şey vardır. Bu noktada fark yaratmanın yolu, planlı ve bilinçli bir sosyal medya kullanımından geçiyor. Yani bu araçları kullanmak gerektiği için değil de profesyonel olarak kendimizi daha iyi ifade etmemize yardımcı olduğu için kullanmaktan bahsediyorum.

Şirketler açısından baktığımızda bu araçların özellikle Türkiye’de çok da ayırt edici bir anlam taşımadığını söylemeliyim. Yavaş bir geçiş dönemi yaşamakla beraber geleneksel işe alım yöntemleri hükümranlığını sürdürüyor. Bazı uluslar arası şirketleri burada ayrı tutalım. Online iş arama sitelerinde hala bazı şirketler veritabanı amaçlı iş ilanları yayınlıyorlar. Bu ilanlara başvurup da aynı cevabı alan öğrencilerin bu şirketleri pek de iyi anmadıklarını itiraf etmeliyim. Yine bazı özgeçmişlerin İK müdürlerinin masasında “daha uzun” durmalarını sağlayan bazı sebepler yaşamaya devam ettikçe Türkiye’de sosyal medya araçlarının şirketler açısından önemsenmesini beklemek çok da doğru olmaz. Fakat umutsuz olmamak lazım. Nitekim çoğu uluslar arası şirket gelen başvuru sahiplerinin Xing ve LinkedIn profillerini ziyaret etmeden işe alımları gerçekleştirmiyorlar.
Konunun son odağı belki de doğrudan konuyla alakası olmayan akademisyenler. Üniversitelerdeki akademisyenler hala piyasa şartlarından bihaber. Birkaç üniversite haricinde öğretim görevlileri öğrencileri sadece “ders” ve “sınav” odaklı, lise eğitiminden farklı olmayan bir eğitim modeliyle eğitmeye çalışıyorlar. Bir akademisyenin esas görevi öğrencisinin işe alınmasını garantilemek olmamasına rağmen ona bu ortamı sağlamakla yükümlüdür diye düşünüyorum. Bunun için ilgili olduğu konu ile gerek özel sektör gerekse de devlet birimleriyle her daim ilişkide olan ve bu konu hakkında gerekli araştırmaları yapan akademisyenlere ihtiyaç var. Fakat herhangi bir üniversitede pazarlama dersi veren bir akademisyenin “interaktif pazarlama”nın farkında olup olmadığı tartışmaya açık doğrusu. Ya da insan kaynaklarını kapsayan bir bölümde eğitim gören öğrencilerin Online Özgeçmişler hakkında ne kadar eğitim aldıkları meçhul.

Sadece Twitter dahi artık iş aramak için kullanılabiliyor. Burada bir parantez açmak gerekebilir; hiçbir sosyal medya aracı bir öğrenciye direkt olarak iş sağlamaz. Bu tip araçlar networking amacıyla kullanıldığı zaman meyvelerini vermeye başlar. Ama Türkiye’nin diğer teknolojik trendlerde olduğu gibi bu trendi yakalamasında da biraz zamana ihtiyacı var. Gördüğüm kadarıyla Boğaziçi, Sabancı, Bilgi, ODTÜ ve Bilkent gibi öncü üniversiteler hem öğrenciler hem de akademisyenler açısından bu konuya hayli hâkimler. Topyekûn bir gelişmeyi ise üniversite öğrencilerinin bu araçları kullanmadaki ısrarcılığı getirecektir. Yani öğrenciler LinkedIn, Twitter, Xing, FriendFeed gibi araçları iş fırsatları için kullanmakta ısrarcı oldukça hem şirketler buna kulak tıkayamayacak hem de akademisyenler bu araçların ne anlama geldiği konusunda fikir sahibi olacaklardır.