Ramazanla
Aile Terbiyesi
Sahi, Ramazan aynasında nasıl görünüyoruz acaba?.. Kare kare
fotoğrafların çekildiği, videoların her an kayıt yaptığı şu dünya hayatında hep
beraber mutlu bir poz verebiliyor muyuz, bu kutlu ayda?
Hiç olmazsa bu ayda el sallayabiliyor muyuz meleklere
iştiyakla.?..
Oruç kenetledi mi bizi birbirimize? Farkımız olmalı değil mi
bu ay?
Toparlanmalıyız ailece… Tevhidin bağları sıkıca sarmalı,
kopmamacasına…
Bunun için o kadar çok neden var ki…Ramazanın nisan
yağmurunda beraber ıslanmalıyız, beraber yürümeliyiz orucun yollarında. Beraber
hasat etmeliyiz onca güzel neticeleri.
Nasıl ki yer yüzü sofrasının Sahibi, o sofrada şefkatini,
terbiye ediciliğini, rızk vericiliğini o suretle gösteriyor. Bizlerde onun
küçük bir numunesi olan sofralarımızda şefkatle sunmalıyız birbirimize
Rahman’ın nimetlerini. Ramazanla gelen aile içi birliği,
taşımalıyız on bir aya. Tevhidin birlediği aileyi, dağılmaktan, bölünmekten
kurtarmalıyız.
Akşama yakın Rahman’ın ziyaretine el ele, gönül gönüle
gitmeliyiz.
Buyrunuz emrini beklerken, yüreklerimize buyur etmeliyiz
öncelikle sevdiklerimizi. Bilmeliyiz ki o sofrada nimet olarak sadece ekmek ve
su yok. Eşimiz var, çocuklarımız var.
Bir bardak soğuk su için şükrümüzü yaparken, ömür boyu
içimize ferahlık versin diye ailemize de dua etmeliyiz.
Bilmeliyiz ki sofradaki nimetlerin gerçek sahibi nasıl ki
biz değiliz, sevdiklerimizin de gerçek sahibi biz değiliz. Oruç bu dersi gün
içinde vermişti ya bize. Anlamıştık ya bu nimetler bizim değil.
En başına yazmalıyız sevdiklerimizi bu nimet listesinin. Ve
sonra demeliyiz: “Bu nimetler benim mülküm değil. Onlara canımın istediği gibi
davranamam.
Bu konuda O’nun (c.c.) emrini dinlemeliyim.”
Evet sahibiymiş gibi, nefsimizin arzusuna göre davranamayız
birbirimize. Gerçek Sahip, hukukumuzu korumuş her türlü, birbirimize karşı
zaten.
Nasıl da anladık değil mi bu ayda, oruç vasıtasıyla polattan
bir vücudumuz olmadığını. Öyleyse neden ebedi bu dünyada kalacakmış gibi
nazlanmalar… Hırsla dünyaya saldırmalar.
Her lezzetli ve menfaatli gördüğümüz şeylere el uzatmalar..
Sonra… Sonrası bizi terbiye eden Yaratıcıyı unutmaya kadar
gider. Ve kötü ahlak içinde yuvarlanmalar başlar.
Oysa Ramazan da oruç vasıtasıyla, helali bile bir müddet
terk eden nefis, haramdan çekinmeğe kabiliyet kazanır. Bu da aile içine
sadakat, emniyet ve kanaat olarak yansır.
Büyük bir kazanca dönüşür. Aldatmaların ve aldanmaların kökü
kurumaya başlar..
Kendini hür ve serbest zanneden nefse oruçla bir Osmanlı
tokadı vurulur. Aklı başına gelir. Emir dinlemeyi öğrenir. Aczini, fakrını
anlar. Kusurunu görür.
Ve böylece aile içi ilişkilerde en gerekli doneyi elimize
verir. Bunu meleke haline getiren eşlerin biraz daha işleri kolaylaşır.
“Ben canımın istediğini yaparım” ya da ” Ben her zaman
haklıyım” döngüsünden kurtulur. Hep karşısındakini suçlamalar azalır.
Yine gözümüze. dilimize, elimize ve bütün duygularımıza oruç
tutturabilirsek, bunun aile saadetimize katkılarını varın siz düşünün…
Unutmadan, beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve
tahammülsüzlüğün ilacının da oruç olduğunu hatırlayalım; oruç suyuyla
söner sabırsızlık ateşi…
Tahammüle alışan insanın hayatı kolaylaşır. Zira sabır
müşkülatın anahtarıdır. Bu anahtarı Ramazan ayında oruçla tutuşturur Rabbimiz
elimize..
Bize düşen de o anahtarı kullanabilme becerisidir. Böylece
aile içi yüksek volümlü sesler, güzel nağmelere döner.
Ve daha neler, neler.. Sizler de Ramazan heybesinden çok
hediyeler çıkarabilirsiniz, hem kendiniz, hem aileniz için…
İşte Ramazan adeta bir eczane , bir laboratuvar gibidir.
İçinde hem şahsi, hem ailevi hayatımıza merhem olabilecek çok iksirler mevcut.
İş ki bu tiryakları yaralarımıza sürebilecek irade ve
iştiyakı gösterebilelim.
Gayret bizden, yardım Allah’tan…