Niyet
Ettim Mutlu Olmaya, Ama…
Bugün size anlatmak
istediğim kitap Nazlı Özburun’un ilk baskını Mart 2011’de yapan Haz ve Hız
Çağında İlişkiler isimli eseri. Nazlı Özburun, yüksek lisansını psikoloji
üzerine yapan bir sosyolog aslında. Ancak bu tedristen sonraki hayatını aile ve
çift terapileri üzerine vakfetmiş. Bunun eğitimini almış ve yıllardır da
ailelere, çiftlere danışmanlık hizmeti veriyor…
Kitapta yer
alan yazılar da zaten yoğun olarak aile sorunları ve kadın erkek ilişkileri
üzerine. Hal böyle olunca Nazlı Özburun’un söyleyecekleri (benim gözümde) daha
bir kıymetli oluyor. Zira boşanmaların alıp başını gittiği, evliliğin ise artık
korkulur hale geldiği bir zamandayız. Ve bu tarzda telif edilmiş eserlere
ihtiyacımız geçmişin pek fevkinde (ziyadesiyle) var. En azından ben, dünyaya
baktığım pencere itibariyle bu kitabı tavsiye edilebilir ve kıymetli buldum.
Pekçok cümlenin altını çizdim, inşaallah hafızama da not aldım. Eminim
okuyanlar da benim gibi notlar almadan duramayacaklardır.
Bu yazılar daha
evvel Nazlı Hanım’ın samanyoluhaber.com’da yayınlanan köşeyazılarının derlemesi. Onların
içinden yapılan bir seçki ve bölümlendirmeyle bu kitap oluşturulmuş. Bu nedenle
şol kitaptan ağır, akademik metinler okumayı beklemeyin. Zaten böyle
olmayacağını yazar daha en başta, önsözünde belirtiyor. Bir internet sitesinde
“genele ulaşmak adına yazılan” hafif yazılar bunlar.
Hafiflik dedim,
yanlış anlaşılmasın… Hafifliklik, belki kısa ve akademik formasyondan yoksun
oluşları üzerine sunulabilecek bir niteleme kelimesi sayılabilir bu yazılar
için. Zira hakikaten Nazlı Hanım, bu yazılar boyunca ne bir dipnot, ne de
kaynakça kullanıyor. En uzunu dört beş kitap sayfasında bitiyor. Hal böyle
olunca da kitap elbette ağırlığından birazcık ödün veriyor.
Ha bu genel
okura ulaşmak adına iyi birşey midir? Bence iyidir. Genel okur kitlesi
dipnottan korkar. Hele sağ cenahın okur kitlesinde. Altbaşlıktan, dipnottan,
kaynakçadan korkulur. Anlaması zor bir kitap eline aldığını sanır onları gören
okur. (Belki hakikaten öyledir.) Peki, bu hal kitabın güvenilirliğini azaltır
mı? Bence azaltır. Hele benim gibi gıcık okurlara rastlarsa kitap, verilen
istatistik bilgilerinin kime göre, neye göre verildiğini epey sorgularsınız. Bu
bilgilerin altına ufacık bir dipnotu bile çok gören yazarı ise azıcık (ama çok azıcık)
suçlarsınız. “Neden şüphemize hakk-ı hayat vermedin? Sağlama yaptırmadın?” der,
eleştirirsiniz.
Kitapta en ağır
vurguyu çiftlerin birbirlerinin bireyselliklerini öldürmeden bir olmaları
gerektiği mesajı üzerinde gördüm. Nazlı Özburun tekrar be tekrar (özellikle de
son bölümde) bu mesajı veriyor. Evlenmenin yapışık ikizler gibi bir yaşam
sürmek olmadığını, bunun amaçlanmaması gerektiğini özellikle belirtiyor. Zira
böylesi bir hedefleme, en nihayet eşlerden birinin mevcut durumu
kaldıramamasıyla son buluyor. Bu, kitaptan çıkarılabilecek en birinci (ve de
kıymetli) mesajdı benim için. Ve dediğim gibi eserdeki en ağır vurgu ondaydı.
İkinci aldığım mesaj,
evliliğin daha büyük düşünülmesi. Evet, evlilik büyük bir olay, fakat bunu
derken yazar neyi kastediyor onu izah edeyim: Nazlı Hanım diyor ki; evlenirken
sadece eşinizle değil, eşinizin ailesiyle de, çevresiyle de evlenmiş
oluyorsunuz. Yani evlilik aslında sizi bambaşka ve büyük bir sistemin parçası
haline getiriyor. Onları hesaba katmadan, onlara rağmen yapılacak bir evlilik,
ileride mutlaka arıza verecektir. Bu nedenle kapsamlı düşünün ve evilik
öncesinde gözünüzü açık, sonrasında kapalı tutmaya çalışın. (Son cümle yazarın
iki yazısının sonlarında kullandığı hoşuma giden bir ifadedir. Beğendiğimden istimal
ettim.)
Bir diğer mesaj yine
kısmen evlilikle alakası bulunan, geçmişle yaşama sendromu. Eşlerin
birbirlerinin geçmişte yaptıkları hatalarını affedememelerinin, sürekli geçmişe
dönüp durmalarının ne büyük facialara neden olabileceğini söylüyor Nazlı
Özburun burada da… Geçmişe dönüp durmanın nasıl bir hastalık olduğunu
anlatıyor. Hatta geçmişe dönüp durmanın bugünün sorumluluklarından kaçmak için
bir yöntem olarak kullanıldığını aktarıyor. Bu kısım da benim katıldığım ve
beğendiğim bir öğedir kitapta.
Bir de eşlerin
birbirlerini değiştirmeye çalışması üzerine sağlam mesajları vardı Nazlı
Hanım’ın. Bunun asla mümkün olmayacağını, değiştirilmeye çalışanın doğal olarak
buna tepki gösterdiğini, bunun yerine aşılama taktiğinin uygulanması
gerektiğini söylüyordu. (Aşılama taktiği de şu imiş: Bir kere değiştirmek
istediğin şeyi muhatabına öğütlüyor ve bekliyorsun. Tekrar etmeden,
yinelemeden… Sabırla bekliyorsun. Tutmazsa bir süre sonra tekrar deniyorsun.
Hırs göstermeden, tekrar bekliyorsun. Bir süre sonra tekrar. Süreç boyunca hırs
göstermemek ve “Niye yapmıyorsun?” dememek en dikkat edilmesi gereken şeyler.
En sağlıklı yolun bu olduğunu söylüyor Nazlı Hanım.)
Ve daha neler neler…
Şimdi kitabın tamamını anlatmaya kalksam herhalde bir kitap kadar da ben yazarım.
O yüzden susayım artık. Fakat twitter hesabımda paylaştığım çok güzel
aforizmalar da vardı kitabın içinde. Onların altlarını çizmiştim ve kısa kısa
paylaşmıştım. Yazıya da eklesem yazı uzayacak. İyisi mi, siz bu kitabı edinip
okuyun muhterem karilerim. Mutlaka faydası olacaktır. Haydi hepinize güzel
okumalar…